Başarı Bir Süreçtir
Kucağında çocuğuyla 23 yıl önce Dubai’ye taşınan Yonca Tokbaş, yeni bir coğrafyada sil baştan kurduğu hayatının hikayesini sizlerle paylaşıyor. Birçok alanda başarılı çalışmalara imza atan Tokbaş, bugünlere nasıl geldi? Yabancısı olduğu kültüre uyum sağlama süreci nasıl geçti? Yeni bir hayatı deneyimlerken hangi sürprizlerle karşılaştı?
Yaşamında hep daha ilerisini hedefleyen yazar, sporcu, permakültür tasarımcısı, doğa aktivisti Yonca Tokbaş, hayatına dair samimi açıklamalarda bulundu.
Sizi kendi cümlelerinizle tanıyarak başlayalım sohbetimize. Birçok insanın “4 Yapraklı Yonca” olarak tanıdığı Yonca Tokbaş kimdir?
Hikayeme o zaman 4 Yapraklı Yonca’nın dört yaprağını anlatarak başlayayım. Kendimi anlatma kısmı beni aslında çok zorluyor. 4 yaprak aslında hem beni hem de emek verdiğim alanlarla ilgili bir şekilde yüreğine dokunduğum her canlıyı da simgeleyen bir şey.
İlk yaprak, çocukluğumdan beri hiç elimden düşürmediğim kalem ve kâğıdı yani yazmaya tutkun yönümü; ikincisi, en büyük tutkum olan sporun koşucu yanını; üçüncü yaprak en büyük destekçim olan doğanın şifacı yönüyle bağımı; doğa aktivisti olarak ‘arı sevgisi’ eğitimcisi olmamı;
permakültür tasarımcısı ve eğitmeni olmamı simgeliyor. Son yaprak ise doğadan, hayattan, deneyimlerimden çıkardığım öğretileri başka insanlarla paylaşmamı sağlayan konuşmacı yönümü temsil ediyor. Hayatın alma ve verme dengesini önemsiyorum. Her insanın rutin koşuşturma içinde kendi yolunu bulmak için çabalamasını da çok önemsiyorum. Bağ kurmayı, o bağı dönüştürmeyi, eksiği tamamlamayı, fazlayı bilinçle yoğurmayı, empati kurmayı seviyorum. Tüm bunların yanında Destina ve Aslan Cem’in de annesiyim. Hepsi beni ben yapan duygular, insanlar, durumlar aslında.
Dokunduğunuz o hayatların bir bölümü de Dubai’de. Sultans Of Dubai fikri de sizin bir başka tarafınız. Önce, Dubai’ye taşınma fikri nereden çıktı, onu anlatır mısınız?
Dubai ile yollarımız 23 yıl önce eşim Arda’nın işi nedeniyle kesişti. O zaman kızım Destina’ya hamileydim ve riskli bir gebelik yaşıyordum. Eşim önden gitti. Ben de doğumdan sonra kızım henüz 52 günlükken ve ben lohusayken Dubai’yi macerasına başladım. Tabi bundan 23 yıl önce bir Arap ülkesinde yaşama kararı almak şimdiki gibi özenilecek bir durum da değildi. Çok önyargı vardı ve toplumun önyargıları ister istemez bana da sirayet etmişti. Oraya gittiğimde birçok duyguyu iç içe yaşadım. Büyük bir yalnızlık, sessizlik, korku, endişe ve sonrasında farklılıkları kabullenerek olana teslimiyeti seçme…Öyle olunca kaygılarımdan da uzaklaştım. O sürece gelmek elbette kolay olmadı. Yeni bir ülke, kültür, dil… Dubai’deki insanların bana kalplerini açmalarının anısını kalbimde, zihnimde yaşatmaya devam ediyorum.
Önyargılar bir duvar gibidir aslında. Onu yıkmadan duvarın ardına geçemiyor ve yola devem edemiyoruz. Bu duygu bizde ne kadar güçlüyse duvarın yıkılması da o kadar meşaketli oluyor. O yüzden sizin Dubai’ye alışma sürecinizi biraz daha dinlemek istiyorum.
Aslında Dubai’yi hem balayı dönemimden hem de eşimin deneyimlerinden çok dinlemiştim. Benim kaygım birazda lohusalık dönemimim gitme dönemine denk gelmesi aslında. Bebeğimin sağlığı her şeyden önemliydi ve biraz da her konuda bildiğim, tanıdığım, güven duyduğum çevreden ayrılma fikrinin yarattığı stresle bocalamıştım. Dubai’de yaşamaya başladığımda yeni arkadaşlıklar kurmak için elbette bir süre geçti. O süreci saymazsak kendimi hiç yabancı hissetmedim. Çocuğumla nereye gitsem sarıp sarmaladılar. Hatta iş buldum. Dolayısıyla uyum sürecimde peşi sıra geldi. Dubai’nin beklediğimden de modern bir yer olduğunu deneyimledikçe önyargılarım da yıkıldı. Sizin tabirinizle önyargı duvarını yıkmayı başarmak benim yeni kültüre alışmama olanak sağladı. Kolay olmasa da yine de yıkmayı başardım. Dünyanın farklı kültürlerinden birçok insanın birbirine saygı duyarak, özen göstererek yaşadığı bir yer Dubai. Bence bu hayatta her şeyin mümkün olduğunun bilincine varınca her canlıyı olduğu gibi kabullenmeyi da başarıyorsun. Bu dünyada hepimiz misafiriz ve her birimiz çok kıymetliyiz.
Dubai’yi öyle çok sevmişsiniz ki orada birçok güzel çalışmaya da imza atmışsınız. Kurucusu olduğunuz ve üstelik Dubai’deki Türklerin sesi olan Sultans Of Dubai Topluluğu’ndan biraz bahseder misiniz?
Aslında Sultans Of Dubai bağ kurma ve kök salma yani tamamen duygusal bir ihtiyaçtan ortaya çıktı. O zamanlar Dubai’ye Türkiye’den giden ve bir şekilde iş hayatının içinde olan kadın sayısı çok azdı. Ben de onlardan biriydim. Çok uluslu bir kurumsal firmalarda yoğun tempoda çalışıyor aynı zamanda evimle, çocuklarımla de ilgilenmeye çabalıyordum. Bir gün aklıma bir şey geldi. Biliyorsunuz kadınların özellikle de iş hayatının içinde olan kadınların birbirlerine klasik sorusu şudur: “ Bugün hangi yemeği yapacaksın? Söyle de bari onu düşünmeyeyim…”
Size de tanıdık geldi mi bu soru? Kadının iş yaşamının içinde olmasını, ekonomik özgürlüğünün olmasını çok önemsiyorum. Toplumun ancak kendine yetebilen güçlü kadınlarla çağdaş bir noktaya ulaşacağını savunurum. Diyeceğim işten fırsat buldukça bir araya gelip sohbet ettiğim kadın arkadaşların da benzer gündemleri olunca ben de bir e-posta grubu kurmaya karar verdim. Gruba eklenen kadınlar yenilerini getirdi yanlarında. Ve bir baktık binleri geçen güçlü bir kadın ağı olmuşuz. O grupta bilimsel bilgiler, istihdam, kadın girişimciliği gibi birçok konuda bilgi alışverişinde bulunurken duygusal dayanışmamızı da güçlendirdik. Hissettiğimiz her duygunun bir başkasında da karşılığı olduğunu görünce yalnız olmadığımız anladık.
Sultans Of Dubai, işte böyle doğdu. Bir çocuğun rahme düştüğü andan doğup büyümesine, kendine yetebilen bir yetişkine evrilmesine kadar tüm süreçler neyse bu grubun bana hissettirdiği de o aslında. Hayatın her alanında tüm zorluklara rağmen kadın kimliğiyle mücadele eden kadınların çok güzel bir sloganı vardır. “Kadın kadının yurdudur” derler. Biz de birbirimizin varlığının ne kadar kıymetli olduğunu bu grup sayesinde öğreniyoruz. Sultans Of Dubai, bir kadın sosyal iletişim ağından çok daha fazlasını kadının toplumsal yaşam içinde tüm zorluklara rağmen hep birlikte mücadele ruhunu simgeliyor.
Kuruluş hikayenizi hem şaşkınlık hem de duygulanarak dinledim. Sultans of Dubai, Türkiye’den gelip Dubai’de yaşamaya başlayan vatandaşlarımız için bir aile destek programı gibi…Ne dersiniz?
Öncelikle bir başka kültüre, coğrafyaya alışma süreci kendi deneyimlerimde de anlattığım gibi sancılı geçiyor. Bu süreci birlikte atlatmak, çevrenizde yol arkadaşlığı yapacak birilerinin olduğunu bilmek bizce kıymetli… Bu sadece benim değil topluluğumuzla bağ kuran herkesin de hissettiği aslında. Çünkü benzer deneyimler yaşadık ve bu deneyimleri paylaşarak bizden sonrakilerin daha rahat adapte olmalarına katkı sunmayı hedefliyoruz. Dubai’yle ilgili merak edilen konular hakkında en doğru, güvenilir bilgilere ulaşmak; aynı ülkeden gelip Dubai’de yolları kesişen insanlarla memleket bağı kurmak; girişimci yanını desteklemek; işiyle ilgili tanıtımlara destek olmak; isteyenlere tavsiye ya da öneri sunmak hatta danışmanlık yapmak vs. isteyenlere kapımız açık. İnanın sadece bu topluluk içindeki iletişimle çekingenliğini atan, kendi gücünün farkına varan çok kız kardeşimiz var.
Dubai’de birçok sosyal sorumluluk ve yardım projelerinde de imzanızı görüyoruz. Biraz da onlardan bahseder misiniz?
Sultans of Dubai Topluluğu içinde “akıl akıldan üstündür” ilkesiyle öyle güzel projeler ortaya çıkıyor ki. Tohumlar fidana fidanlar ağaca ağaçlar ormana dönüşür misali… Türkiye Cumhuriyet’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm dünya çocuklarına hediyesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarını, Dubai’de Dubai Başkonsolosluğumuzun himayesinde, Türk İş Konseyi desteğiyle tam 12 yıldır biz yapıyoruz. Sultans of Dubai Topluluğu’nun gönüllüleri ve sponsorlarımız sayesinde tüm çocuklar gönüllerince bir gün yaşıyor. Hatta bu sayede Dubai Autism Center’da özel çocuklar için bir oyun odasını hizmete açtık. Ayrıca binlerce çocuğun eğitimine destek sunan Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV); Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) ile de güç birliğine imza attık. Sultans Of Dubai. Topluluğu’nun kadınları, Dubai’de dokundukları her şeye can suyu taşıyacak güçtedir. Bu ailenin bir ferdi olmak benim için büyük bir onur ve gururdur.
Türkiye’den Dubai’ye giden iş insanların başarılarını neye bağlıyorsunuz?
Çalışkanlık ve çok yönlülük. Birçok işi aynı anda aynı özende yapabilme yetisi ve çevikliği. Strese dayanıklılık. Çalıştığım çok uluslu şirkette tüm üst düzey yöneticilerle de aynı şeyi çok konuştuk. Bizlerin, çok iyi eğitimli, zeki, müthiş çalışkan, farklı bakış açılarına ve vizyona sahip bir yapımız var. Bunu belki Türkiye’de yaşarken fark etmiyoruz.Biraz da kendi ülke insanımızla ilgili kendi yanlış genellemelerimiz var. Mesela burada hiçbir ülkeden, ırktan insanın kendi ırk ve ülkesini kötülediğini görmedim, duymadım. Mesela, bir İngiliz ” John tembeldir” der ama “Asla, bütün İngilizler tembeldir” demez. Bence bu bakış açısı bizlerde de olmalı. Birbirimizin güçlü yönlerini desteklemeli zayıf yönlerine de ezdirmemeliyiz.
Dubai’de yaşıyor olmanın avantajları nelerdir?
Dünya vatandaşı olmak, derim. Çünkü farklı kültürlerin, değerlerin, inançların, seçimlerin, tercihlerin bir bütün olduğunu görmek ve saygı duyarak kabullenmek çok önemli. Ayrımcılık, önyargı insanın kendi eliyle yarattığı ve önlemini almazsa onu yok edecek en tehlikeli düşmanı bence. Çocuklarımızı bu bakış açısıyla büyütüyor olmak en büyük kazanımımız. Sosyo kültürel zenginlik de öyle… Bu çeşitlilik içinde yaşamak insanı saygı, sevgi, samimiyet, iletişim, arkadaşlık, kabul, öz değer, öz saygı anlamında müthiş büyüten, geliştiren ve insana tecrübe kazandıran bir ortam. Ayrıca iklimini de seviyorum.
Sizce Dubai’de yaşam koşulları Türkiye’ye göre nasıl? Sağlık, eğitim, ulaşım, hayat pahalılığı gibi konuları kısaca karşılaştırmanız mümkün mü?
Sağlık konusunda Türkiye’yi dünya genelinde bir numara olarak görüyorum. Hatta Dubai’de bu anlamda Türkiye’nin doktorları için ilgi çekici bir merkez olma yolunda ilerliyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nin birçok bölgesinde çalışmak için başvuru da yapılıyor ama bu konuda sağlık çalışanlarımızın çok dikkatli olmasını tavsiye ederim. Bu konuda aldatılanlarla ilgili çok bilgi geliyor bize de. Eğitim konusunda öncelik dünyanın her yerinde çocuğun ihtiyacı ve yeteneği üzerine olmalı. Bu yüzden ‘Dubai’de eğitim şöyledir, böyledir’ demek istemem. Eğitim, aileyle, çocukla, toplumla iç içe bir süreçtir her yerde. Ekonomik olarak da dünya krizi herkesi etkilediği gibi Dubai’de yaşayanları da elbette etkiliyor. Para biriktirebilmek, şehir efsanesi gibi bir şey şu anda. Toplu taşımacılık gelişti daha da ilerliyor.
Türkiye’ye dair en çok neleri özlüyorsunuz?
Anadolu en sevdiğim, inandığım, güvendiğim toprak. Zenginliği, gücü, dayanıklılığı, çeşitliliği çok değerli. Türkiye benim toprağım, vatanım. Bu yüzden her şeyini özlüyorum. Tarih kokan sokaklarını, mevsimlerini, pazarını, yol kenarında otlayan ineklerini, taşların arasından çıkan çiçeklerini…
Ülkemin güzelliği, bereketi bambaşka. Yeter ki kıymetini bilip, insanına, doğasına, ormanına, hayvanına, kültürüne sahip çıkalım. Bu ülke hiç kolay kazanılmadı.
Son olarak Dubai’ye yerleşmek isteyeceklere tavsiyeleriniz nelerdir?
Her şeyden önce ilk bilmeleri gereken şey, Dubai’nin yerel geleneklerine, örf ve adetlerine, yazılı olmayan kurallarına her daim saygıyı gözetmeleri, dikkat etmeleri ve uyum sağlamaları. Aksi halde ciddi yaptırımla karşılaşabilirler. Ayrıca beklentiye girmeden sadece uyum sağlamayı, kalbini açmayı, sosyokültürel kucaklaşmayı deneyimlemek amacıyla gelmelerini tavsiye ederim. Çünkü beklenti yahut önyargıyla gelmek yaşamı zorlaştırır. Maddi zorlukların olabileceği bilinci de önemli. Dubai’de de hayat her yerde olduğu gibi zorlukları ve kolaylıklarıyla iç içe… Ayrıca çocuk büyütmek için ideal diyebileceğim bir ortam. Parklar, sahiller, oyun alanlarının her yerde olması açıkçası bizim ülkemizde de olsa diye özendiğim imkanlarından.